HidroGrup  /  Su Arıtma Teknolojileri

HidroGrup - Su Arıtma Teknolojileri English Version Rohm & Haas Rohm and Haas
Teklif İstek Formu Şirket Bilgileri Erişim Bilgileri Çalışma Alanlarımız Referanslarımız

Suyun Tarihçesi, Su Arıtmının Endüstrideki Yeri ve Önemi...



Dünyamızda canlılardan önce su vardı, yaşam suda başladı ve yakın geçmişimize kadar toplumlar suyu doğadaki hali ile tükettiler.İnsanlar su kaynaklarına yakın yerlere yerleştiler, medeniyetler kurdular.

Binlerce yıl önce insanlar, kurdukları medeniyetlerin coğrafyasına ve iklimine göre suyu depolamayı, suyu sevk etmeyi, suyu filtrelemeyi başardılar.Suyun tüketiminde olsun, kullanılan suyun arıtılmasında olsun, endüstri devrimine kadar dikkat çekici önemli aşamalar görülmedi.

Buhar makinasının icadını takip eden dönemde suya bilimsel yaklaşımlarla ; suyun fiziksel özellikleri, termodinamik değerleri, kimyasal yapısı, diğer moleküllerle bağlantıları, gazlarla olan ilişkileri teker teker tespit edildi.Bilim adamlarının yıllar süren bu deneysel çalışmaları kayıtlara alındı ve tablolar halinde yayınlandı.

Suyun bütün özelliklerini içeren bu tablolardaki bilgilerden endüstriye hizmet eden bilim adamları ortaya koydukları teorilerde, mucitler icat ettikleri makinaların hesap ve tasarımlarında yararlandılar.

Böylece insanların, içmek, yıkanmak ve tarımda sulama için binlerce yıl kullandığı su 19. Asrın içinde artık endüstrinin en önde gelen maddesi “buhar” olarak insanlığın hizmetine girdi.Önceleri pistonlu buhar makinaları ile sanayiinin hemen her dalında uygulanan su buharı, daha sonra buhar türbinleri ile başta gemi ve lokomatif sanayii olmak üzere elektrik üretim kuvvet santrallarına kadar modern teknolojinin vazgeçilmez akışkanı haline geldi.Suyun buhar makinalarında kullanılmaya başlaması, aynı zamanda içindeki yabancı maddelerden arındırılması ihtiyacını doğurdu.Zamanla üretilen buharın basıncı arttıkça suyun saflığının arttırılmasının gerektiği anlaşıldı. Diğer taraftan her sahada gelişmekte olan sanayinin tükettiği kaliteli suyun önemi artarken sanayinin ürettiği atık suyun kirliliği problem olmaya başladı.

20. Asıra gelindiğinde suyun kullanıldığı her sahada, içinde taşıdığı yabancı maddelerden arındırılması gereği ortaya çıktı.Buraya kadar suyun medeniyetlerle ve insanlarla olan vazgeçilmez ilişkisinin bir özetini sunduk.

Suyun günümüzdeki konumu ise bir yandan tükettiğimiz temiz suyun ; arıtılarak kullanılması zorunluluğunu, diğer yandan çevreye boşaltılan atık suyun ancak arıtılarak doğaya geri atılması veya geri kullanılması zorunluluğunu getirmiştir.

Bu zorunluluklar ;
Su arıtma teknolojilerinin hızla gelişmesini doğurmuştur.Bir asırdan kısa bir geçmişi olan su arıtma teknolojisinin “Atıksu Arıtma” konusunu ilerki yayınlara bırakarak burada, Temizsu Arıtma teknolojilerinin tarihçesine ve bugünkü eriştiği noktaya kısaca bakabiliriz.

Ham suyun (Arıtılacak temiz su) içinde bulunan yabancı maddeler boyutlarına ve diğer özelliklerine göre, askıda (suspended) veya çözünmüş (dissolved) konumundadır.Suda askıdaki maddelerin boyutları 1 mikron ile 0.01 mikron arasında olup kolloidal partiküller veya sadece kolloidler olarak adlandırılırlar.

Yaygın olarak suda yaşayan bakterilerin boyları veya çapları kabaca 0,1 mikrondur. Suyun içindeki çözünmüş maddeler ise son derece küçük olup suyun içinde özgül ağırlık etkileri kalmadığı için gelişigüzel yayılırlar ve uniform bir dağılımda bulunurlar. Yani su kabının içinde suyun yüzeyi ile dibinde bulunan çözünmüş maddelerin konsantrasyonunda bir fark görülmez.

Sudaki çözünmüş maddelerin çapları ise 0,01 mikrondan daha küçüktür. 1 mikronun 1 milimetrenin binde biri olduğu hatırlanırsa boyutlarının küçüklüğü daha iyi anlaşılır.
Temiz su arıtma teknolojilerinde herhangi bir ham suyun arıtılması sudaki yabancı maddelerin en büyük boyuttakilerin arındırılması ile başlar sudaki iyonların bertaraf edilmesine kadar kademe kademe devam eder.Bu sıraya sudaki canlı bakterilerin bertaraf edilmesini sağlayacak istasyonun gereğini de katabiliriz.

Başka bir anlatımla ; ham sudaki askıda maddeler ve organik maddeler fiziksel metod ile ; çözünmüş maddeler ise iyonların bertaraf edilmesini sağlayacak metodlarla sudan uzaklaştırılırlar.

Günümüzde, çeşitli kaynaklardan (memba suyu, baraj suyu, yer altı suyu, nehir veya göl suyu gibi) sağlanarak kullanıma ve tüketime sunulan temiz suların arıtıldıktan sonra kullanılmaları vazgeçilmez koşul haline gelmiştir.Uygulanacak arıtma kademeleri ve metodları ise ; ham suyun içerdiği istenmeyen maddelerin çeşit ve miktarlarına ve suyun kullanma maksadına bağlı olarak, arıtma tesisinin yatırım maliyetleri ve işletme giderleri dikkate alınarak tayin edilir.

Şehir kullanma suyunun arıtımında biyolojik organizmalardan, bakterilerden arındırılması için klorlama veya ozonlama ; askıdaki katı maddelerden ve organik maddelerden arındırılması için kum filtresi ile filtreleme yeterli görülürken ; bir termik santralda yüksek basınçta buhar üreten buhar kazanına verilecek suyun içindeki tüm yabancı maddelerinden başka, çözünmüş haldeki bütün maddelerden de arınmasını sağlayacak Demineralize su tesisine ihtiyaç vardır.

Tesisat mühendisliğinin uygulama alanındaki birçok sanayi dalında çeşitli maksatlar için saf su veya ileri derecede saf su kullanılmaktadır.Sanayinin bu ihtiyaçlarını sağlayacak su arıtma teknolojileri genel olarak deiyonize veya demineralize su üretim metod ve sistemleri olarak anılmaktadır.

1940’lı yıllara kadar sanayinin saf su ihtiyacı damıtma (distilasyon) veya buharlaştırma metodu ile karşılanmıştır.Damıtma oldukça basit ve sürekli bir proses idi.Bir tarafta suya verilen ısı enerjisi ile üretilen buhardan diğer tarafta soğutularak sürekli saf su elde ediliyordu.Damıtma tesisinde üretilen deiyonize (DI) su, genel olarak bir miktar çözünmüş madde (bir kaç ppm) içerir.

II Dünya savaşından sonra yüksek basınçlı buhar kazanları ve buhar türbinlerine olan ihtiyacın birden bire artması ile daha düşük oranlarda çözünmüş madde (silika ve diğer iyonlar) içeren deiyonize su üretimini güvenilir şekilde yapabilecek prosese acilen ihtiyaç duyuldu ve her zamanki gibi endüstri daha az masraflı proses arayışına girerek teknolojik değişim ve buluşlara zemin hazırladı.

1940’lı yılların sonlarında sudaki iyonların katyon ve anyon değişimini sağlayan yüksek kapasiteli sentetik reçineler keşfedildi ve reçineli deiyonize su arıtma sistemleri geliştirilerek, saf su üretiminde bir devrim yaratıldı.

Reçine ile iyon değişimli demineralizasyon, deiyonize (DI) su üretim pazarında damıtma işlemlerine göre üstün konuma geldi ve 1950’lerin başından bugünlere kadar öncelikli teknoloji olarak Demineralize Su Arıtma sektöründeki yerini korudu. Ancak reçineli iyon değişimine geçişin avantajları yanında, tükettiği kimyasallar nedeni ile daha az kimyasallara ihtiyaç gösteren veya kimyasal kullanılmayan alternatif sistemlerin araştırılmasını da özendirmiş oldu.

1970’li yıllara gelindiğinde membran teknolojisi ve elektroliz sistemleri ile suyun demineralizasyonunun sağlanabileceği ortaya çıktı ve daha sonraları Ters Osmoz (Reverse Osmosis) membranları 1970’li yıllarda ticari sahaya girmiş oldu.

Bugünlere gelinceye kadar reçineli iyon değiştiriciler gerek arıtma metodlarını geliştirerek gerek reçine üretiminde büyük gelişmeler sağlayarak, bir yandan kimyasalların (asit ve kostik) tüketimini azaltırken diğer yandan tesislerin verimlerini arttırmayı başardılar.

Reverse Osmoz teknolojisinde ise, membran malzemelerinde ve gözeneklerinde büyük gelişmeler kaydettiler ve membranın dirençlerini düşürerek Ters Osmoz (R.O) sisteminde yüksek oranda tüketilen elektrik enerjisini büyük oranda düşürdüler. Arıtılacak ham suyun karakterine ve elde edilecek suyun saflığına göre tercihler reçineli veya Ters Osmoz’lu yapıldığı gibi her ikisinin birbirini tamamlayan sistemler olarak birlikte kullanımı da uzmanların tasarımlarına girmiş oldu.

1990 lardan itibaren iyon değiştirme sistemlerinde Ters Osmoz’un ön arıtım sistemi olarak, reçineli iyon değiştiricinin de ileri derecede saflıkta su üretimi sağlayıcısı olarak birlikte kullanılmalarının bilhassa mikroelektronik ve yarı iletken sanayinde tercih edildiklerini söyleyebiliriz.

1980’li yıllarda, reçinelerin iyon değiştirme özelliği ile elektrodiyaliz metodundaki iyon tutma özelliği bir araya getirilerek elektrodeiyonizasyon (EDI) sistemi piyasaya sürülmeye başlandı.EDI sisteminde iki kutup olarak kullanılan membranların arasına sandviç gibi yerleştirilen anyon ve katyon reçinelerinin bulunduğu sudan doğru akım elektrik geçirilmesi neticesi proses gerçekleşir.EDI cihazları standart seri imalat modüller halinde satışa sunulmaktadır.EDI’de dikkat edilecek en önemli şey önünde muhakkak bir iyon değiştiricinin gerekliliğidir.Bu iyon değiştirici genelde R.O cihazıdır.Diğer bir anlatımla EDI cihazının tek başına saf su üretimi mümkün değildir.

Reçineli su arıtma metoduna göre çok yeni sayılan EDI cihazları ve RO/EDI kombinasyonunun tesis ve işletme maliyetlerinin düşürülmesi sağlandıkça ve en önemlisi şimdiki kullanıcıların tecrübeleri ve önerileri arttıkça pazar payları da artacaktır.Tercihler ise bu sistemlerin nasıl dizayn edildiğine ve nasıl işletileceğine bağlı olacaktır.

Geri


Ana Sayfaİnsan KaynaklarıHaberler
 

   Copyright ©2005 Hidrogrup. Tüm hakları saklıdır.

Haber grubumuza katılın...